«Şunlara bir baksana!», diye müthiş heyecanla haykırdı Heidi. «birdenbire zirveler nasıl da kızıla büründü! İşte şuradaki tepesi karla kaplı olanı söylüyorum, ne kadar yüksek ve sipsivri zirveleri var! Bu dağların isimleri ne Peter?»
«Dağların isimleri olmaz» diye cevapladı Peter*.
O dönemler dağların herhangi bir ekonomik değeri olmadığı için isim koymak da gerekli görülmüyordu belli ki. Ama yine de dağlar her zaman yerel hikayeleri besleyen bir öğe olmuştu...
Bu yazımızda dünyanın dört bir yanından dağlar ve buralara konu olmuş efsaneleri derledik.
Kilimanjaro, Tanzanya
Avrupa dışındaki coğrafyalarda yerli halklar dağları ”ulu” görürler. Zirvelerine tırmanıp dağı fethetmek gibi istekleri yoktur. Bu nedenle Kili’ye ilk çıkan dağcı Hans Meyer’e rehberlik eden Chagga halkı zirveye ayak basmamış; biraz aşağıda beklemiştir. Chagga kabilesine göre artık son günlerini yaşadıklarını hisseden filler Afrika’nın en yüksek dağına çıkıp kendilerini, atalarının da kemiklerinin yattığı, derin kraterlere atarlarmış. Efsaneye göre filler böylelikle kendilerini fil dişi avcılarından koruyarak sonsuza kadar huzur içinde yatabilirler; buradan bir şey çalmak isteyen kişiler de kraterin içinde sıkışır; bu şekilde cezalandırılırmış.
Annapurna, Nepal
Hint mitolojisinde Tanrıça Parvati bereket ve enerjiden sorumlu. Kocası Shiva bir gün Parvati’nin rolünü küçümsüyor ve Parvati de kendisi olmadan evrenin de olmayacağını göstermek için sunduklarını da alıp ortadan kayboluyor. Böylece mevsimler değişmiyor, nehirler kuruyor ve toprak çoraklaşıyor. Dünya’da açlık ve sefalet başlıyor. Parvati’nin bu duruma gönlü daha fazla el vermiyor ve insanlara gıda sunmak için Annapurna avatarına bürünüyor. Yiyecek anlamına gelen “Anna” ve dopdolu anlamına gelen “Purna”. Bereketli vadileri besleyen buzullara ev sahipliği yaptığı için Nepal’deki bu dağa "Annapurna" ismi veriliyor.
Mt. Pilatus, İsviçre
İsviçre’den hikayemiz epey eskilere dayanıyor. Hz. İsa’nın çarmıha gerilme cezasını uygulayan Romalı vali Pontius Pilatus öldüğünde Romalılar cenazesini bir nehre bırakıyorlar. O anda inanılmaz bir fırtına kopuyor ve cenaze nehirden alınmadıkça da hiçbir şekilde durmuyor. Daha sonra İsviçre’de kötü şöhretli bir dağın tepesindeki karanlık bir göle bırakıyorlar. Ama Pilatus’un ruhu halkı yine de rahat bırakmıyor. 17. yüzyılın sonuna kadar hiçkimse bu dağa ayak bile basmıyor. Hala ne zaman kötü bir fırtına bölgeyi vursa sorumlusunun Pilatus olduğunu düşünülüyor.
Mt. Kailash, Tibet
Burası da Hinduizm’in baştanrısı Shiva’nın tahtına ev sahipliği yapıyor. Antik kaynaklarda dağın tanrıların evi olduğu; buraya çıkmaya çalışanların da lanetleneceği yazıyor. Dağın eteklerine giden insanların saçları ve tırnakları anında uzamaya başlıyor. Dünya’nın kozmik merkezi olduğuna inanılan dağ tam olarak Stonehenge’e 6666 km, kuzey kutbuna 6666 km ve güney kutbuna 13332 km uzaklıkta. Neredeyse mükemmel bir piramit şekline sahip dağın dört bir tarafı coğrafi yönleri gösteriyor ve Hinduizm, Budizm ve Jainizm’de cennete açılan kapının burada olduğuna inanılıyor.
Mt. Katahdin, ABD
Kuzey Amerika yerlilerinden Penobscot halkı tarafından “Ulu Dağ” anlamına gelen Katahdin olarak adlandırılmış. Penobscot halkından genç bir kız dağın eteklerinde yaban mersini toplarken dağa bakıp “keşke bu dağ bir erkek olsaydı da benimle evlenseydi” diyerek iç geçiriyor. O andan itibaren üç yıl boyunca kimse kızdan haber alamıyor. Üç yılın sonunda dağ; kızın kendisinden yanidağdan olan oğluyla halkına geri dönmesine ve sefalet içindeki halkına yardım etmesine izin veriyor. Ama çocuğun babasının kim olduğunu asla anlatmamasını salık veriyor. Çocuğun kaşları kayalardan yapılmış, doğaüstü bir çok güçle donatılmış. Örneğin bir geyiği avlaması gerekse parmağıyla işaret etmesi yetiyor. Parmağını şıklatsa bütün göl kazlar, ördeklerle doluyor. Çocuk sayesinde kasabada herkesin karnı doyuyor, keyfi yerine geliyor ama halk bir türlü çocuğun babasının kim olduğunu öğrenmeden rahat edemiyor. Bir gün yine kızın üzerine geldiklerinde kız “sizi aptallar! Bu çocuğun babasının kim olduğu çok açık değil mi? Katahdin’in size bahşettiği bu refahı asla haketmiyorsunuz!“ diye cevap veriyor ve yeniden dağın yolunu tutuyor. O andan sonra Amerika yerlilerinin asla bitmeyecek zor günleri de başlamış oluyor.
Torres del Paine, Şili
Güney Amerika’nın yerli halklarından “toprağın insanı” anlamına gelen Mapuçeler’in hikayesi. Cai Cai isimli şeytani bir su yılanı insanoğlundan nefret eder. Her fırsatta bölgede yaşayan halkı yok etmeye çalışır. Tren Tren isimli de iyi bir su yılanı vardır. O da elinden geldiğince insanların yükseklere tırmanmalarına yardım ederek şeytani yılan Cai Cai’den kurtarmaya çalışır. Bir gün yine Cai Cai Mapuçe halkının önde gelenlerini yok etmeye çalışırken Tren Tren onları yüksek dağlara götürür ama Cai Cai galip gelir. Mapuçeler’in en önemli liderlerini öldürdükten sonra bedenlerini taşa çevirir ve Patagonya’nın zirvelerini bu bedenlerle süsler.
Ağrı Dağı, Türkiye
Ağrı Dağı tarih boyunca yaratılış hikayelerinin ve efsanelerin merkezinde yer almıştır. Hristiyanlık öncesi, pagan Ermeniler’e göre Ateş Tanrısı Vahagn, sahip olmaktan gurur duyduğu 1001 güneşten oluşan gürzünü dünyaya fırlatmıştır ve diğer tanrıların onu yakalamasını istemiştir. Gürzün peşinde koşan tanrılar Ağrı Dağı’na takılıp düşmüşler. Ağrı Dağı’nın güzelliği karşısında büyülendikleri için de ilk insanı yaratıp buraya bırakmışlar. Mezopotamya bilgeleri kurak coğrafyaya hayat veren Fırat ve Dicle nehirlerinin Ağrı Dağı’nın karlı zirvesinden doğduğuna inanmışlar.