top of page

Lofoten Adaları ve Lapland Kuzey Işıkları Turu - Ekim '19

Güncelleme tarihi: 18 Şub 2023

Kuzey İskandinavya her seferinde beni kendine hayran bırakıyor. Görülen manzaralar karşılığında insan nerede ve nasıl yaşadığını sorgulamaktan kendini alıkoyamıyor.

Skagsanden Beach, Lofoten, Norveç

Kuzey Işıkları denince herkesin aklına genelde Rovaniemi, Finlandiya geliyor. Bu sadece Türkiye'de böyle değil. Avrupalı rahatına düşkün turistlerin de uğrak noktası Rovaniemi. Artık koca bir lunaparka dönmüş kent yerel değerlerden oldukça uzaklaşmış, herhangi otantiklik sunmayan bir yere dönüşmüş. Son 5-6 yıldır ise İzlanda biraz daha öne çıkmaya başladı. Havayollarının gelişimine paralel olarak artan uçuş ağı ve "stopover" denilen aktarma tatili ile Avrupa ve Amerika arasında hızlı turizmin sığınılacak limanı durumunda. Şüphesiz nefes kesici coğrafyası, el değmemiş volkanik arazileri, bakir şelaleleri ve termal suları ile mutlaka görülmesi gereken bir yer. Fakat genelde güney İzlanda'ya yapılan programlar turist kalabalığından kaçmak için yeterli gelmiyor.


Ben İzlanda'ya ilk gittiğimde koca otobüs dolusu Avrupalı ve Amerikalı insanlarla gezmiştim. Nasıl bir deneyim olduğunu az çok hepiniz biliyorsunuz. Tur, genelde tepenizdeki hoparlörden nerede kaç dakika duracağınızı dinlemekle geçiyor. Sınırlı yerel iletişim, kişisel deneyim eksikliği, özümsenememiş turistik noktalar ve kalabalık grup olmanın getirdiği birçok diğer sıkıntılar... Daha sonraları onlarca kez daha İzlanda'ya gittim. Her gittiğimde içimde kalan, yapamadığım, "keşke şöyle olsaydı" dediğim şeyleri yapmaya çalıştım. Tabi bir çoğumuzun bu gibi özel destinasyonlara birden fazla gitme şansımız olmuyor. Bu nedenle programları oluştururken olabildiğince özel deneyimlere yer vermek için uğraşıyorum.


Kuzey ışıklarına geri dönersek İsveç'in Laplandı ve Norveç'in Lofoten Adaları ışık ihtimali ve seyir zevki açısından oldukça zengin bir yer. Biz bu programda iki gece İsveç'te; iki gece Norveç'te konakladık. Toplamda dört gece kuzey ışıkları görmek için yeterli sayılabilir. İki bölgenin birbirinden ayrılan birçok özelliği var. İsveç genelde düzlüklerin ve göllerin olduğu, çam, ladin ve huş ağacı ile kaplı, karasal iklime sahip olduğu için soğuk mu soğuk bir yer. Norveç ise deniz kenarında olması ve sıcak su okyanus akıntılarına ev sahipliği yapması nedeniyle daha ılıman. Burada dağlar denize dik iniyor ve oldukça dramatik manzaralar sunuyor.


Grup Stockholm üzerinden Kiruna Havalimanı'na doğru ilerlerken biz de Elif ile beraber Norveç'ten turda kullanacağımız kiralık minibüsleri alıyoruz ve Kiruna'ya doğru yola çıkıyoruz. Havalimanı buluşmasının ardından katılımcılar havanın soğukluğunu hemen farkediyor ve kalın kıyafetlerine geçiyorlar. İlk durağımız Dünya'nın ilk buz oteli olan Jukkasjärvi'deki Ice Hotel. Kuzey Kutup Dairesi'nin 200 kilometre kuzeyinde yer alan Ice Hotel 1989 yılında buzdan üretilen sanat eserleri müzesi gibi yolculuğuna başlamış ve yıllar içinde önemli bir cazibe merkezi haline gelmiş.

Buz Otel ziyaretinde özel tulumlarımızı giyiyoruz.

Sonraki durağımız aynı köyde bulunan Sami Müzesi. Bulunduğumuz yer Sami halkının binlerce yıldır yaşadığı ve geçimini sağladığı, Norveç'in, İsveç'in, Finlandiya'nın ve Rusya'nın kuzeyini kaplayan devasa bir bölge. Sami coğrafyası ve ren geyiklerinin doğal yaşam alanları ülke sınırları ile birbirinden ayrılmış. Müzede bir Sami kızı olan rehberimiz Sara bize ren geyikleri ve coğrafyaları ile olan duygusal bağlarını gayet iyi açıklıyor. Daha sonra ren geyiklerini besleme imkanımız oluyor. Gayet uysal ren geyikleri sadece bitkilerle besleniyorlar. Ren yosunu adı verilen soğuğa oldukça dayanıklı yosunlar en sevdikleri yemeği oluşturuyor.

ren geyiği

Buradan sonra 1,5 saatlik araba yolculuğundan sonra otelimize varıyoruz. İsveç'te konakladığımız muhteşem tesis Pine Tree Lodge kendi bünyesinde birçok aktivite sunuyor. Johan ve karısı Sara'nın işlettiği konaklama ve aktivite kompleksi çam ormanları ve onlarca irili ufaklı gölün ortasında yer alıyor. Otelin hemen önünde yer alan göl, gölün ortasındaki adacık, adacığın ortasındaki Sami çadırı stilize edilerek ahşaptan yapılmış "kata" (İsveç kulübesi) ve içinde sürekli yanan ateş İskandinav hayatını deneyimlemek için bulunmaz nimet. Gölün hemen yanında yer alan sauna ve jakuzi ise terledikten sonra buz gibi göle atlamak için birebir. Ormanı, suyu, iklimi ve gökyüzünü yakından tanıyan ekibi ile her konuda misafirlerine yardımcı oluyorlar ve unutulmaz bir deneyim yaşatıyorlar.


İlk gece burada yaptığımız yürüyüşte adeta madenciler gibi kafamızda lambalarla ormanın derinliklerine daldık. Bir süre sonra emin olamadığımız bir ışık belirdi gökyüzünde ve herkes hemen adeta panik içinde kafa lambalarını söndürdü. Evet! Işık oradaydı. Dalların arasından bizi izliyordu. Aylardır süren heyecanımız, bekleyişimiz, bitmek bilmeyen whatsapp grubu konuşmalarımız, hepsi bunun içindi.


Önceki günlerde hava durumunu detaylıca incelemiş olduğum için kuzey ışığı görülme ihtimalinin en yüksek bu gece olduğunu biliyordum. Bu yüzden herkesin ışığı gördüğünden emin olmak için tek tek dolaştım.

İlk gece gördüğümüz kuzey ışığı, Lapland, İsveç

Genelde kuzey İskandinavya turlarında insanların ilk önceliği kuzey ışıklarını görmek oluyor. Bu durum rehberde ister istemez muazzam bir baskı yaratıyor. Işık gördüğümüzde herkesten çok ben mutlu oluyorum. Aylarca süren planlama, pazarlama, iletişim ve bütün gün tur, geceleri de ışık avı sonrası görülen kuzey ışığı ile derin bir nefes çekmek gibisi yok gerçekten. Işığın hem kısa süreli olması hem de yoğunluğunun az olmasından dolayı grup pek tatmin olmasa da artan rüzgar ve uykusuz günün yorgunluğu nedeniyle otelimize geri dönüyoruz.


Ertesi gün Sara ve köpeklerle randevumuz başlıyor. Karın yağmadığı sonbahar döneminde kızak turu yerine haskilerin barınaklarını geziyoruz. Yaşantıları hakkında detaylı bilgi aldıktan sonra bir grup köpek ile orman ve göller yürüyüşüne çıkıyoruz. Herkes kendine "acaba köpekler tur maksadıyla kullanılmalı mı?" sorusunu soruyor. Ülkemizdeki hayvanların durumu hakkında konuşuyoruz. Köpeklerin hayat enerjisi, koşuşturmaları, oyunları hepimize pozitif enerji veriyor.

bir grup insan haskilerle Lapland ormanlarında eğleniyor.

Yürüyüşün sonunda gölün üzerine konumlanmış İsveç kulübesinde öğle yemeği için hazırız. Sara ile beraber gazlı mangalı yakıyoruz. Ekmeklerimizi kulübenin içinde yanan ateşte ısıtıyoruz. Daha sonra kısa bir dinlenmenin ardından İskandinavya'nın belki de en öne çıkan deneyimi olan "bastu" sauna+buz gibi ya da buz tutmuş göle girme+jakuzi için hazırlanıyoruz. Çoğumuz ilk önce o soğukta göle girme fikrine çekimser olsak da anın heyecanı ile saunadan sonra kendimizi gölün içinde buluverdik. Dışarıdaki soğuğa rağmen sıcak jakuzide dinlenmek ise ayrıca bir keyifti. Ancak yerel adetleri tanıma ve deneyimleme faslımız bitmemişti.

Akşam yemeğimiz bize tekrar gölün üzerindeki "kata"da hazırlandı. Elektrik ve su olmayan bu çadır-kulübede otelin şefi bize açık ateşte 'Tahtada Somon' pişirdi. Öncesinde sıcak ve soğuk tütsülenmiş geyik etleri (Ren Geyiği ve Moose) ikram edildi. Şarkılarla, güldüren anılarla geçen bu şen akşamımızdan meşaleler ile otelimize döndük.

Ellerinde meşaleler ile yürüyen mutlu insanlar

Sabah hızlıca toparlanıp kahvaltıdan sonra yola koyuluyoruz. Rotamız Lofoten Adaları'nın başkenti sayılan Svolvaer. İlk durağımız 3 saatlik yolculuğun ardından ulaştığımız Torneträsk yanındaki Abisko Milli Parkı. Torneträsk 330 kilometrekarelik yüzölçümü ile İsveç'in en büyük 6. gölü konumunda. Eski bir buzul yatağı olan gölün derinliği 168 metreye ulaşıyor. Ayrıca Abisko Milli Parkı İsveç'in 1909 yılında ilan edilen ilk milli parkı. 1902 yılında kısmen işaretlenmeye ve 1928'den itibaren Kungsleden (Kral Yolu) olarak anılmaya başlanan 440 kilometrelik trekking rotasının da başlangıcı Abisko. Burada iyice giyinip soğuk rüzgarlı tepelerin arasında Abisko Kanyonu'nun kenarından yürüyerek göle ulaşıyoruz. Gölden sonra ağaçların arasından dönüş yoluna geçmişken küçük bir ren geyiği sürüsü bizi karşılıyor.


Ürkek geyikler içgüdüsel olarak kaçmak istemelerine rağmen merakla bize bakıyorlar. Sahipli olduklarını güçlü kuvvetli bir tanesinin boynundaki kırmızı şerit ve çıngıraktan anlıyoruz. Bir süre onları seyrettikten sonra arabalarımıza geri dönüyoruz.


Svolvaer'e 5 saat daha devam ettikten sonra 19:30'da varıyoruz. Deniz üzerinde konumlanmış otelimizdeki (Rorbu Suite) odalarımıza yerleştikten sonra akşam yemeğine gidiyoruz. Norveç'te balık çorbası gerçekten çok lezzetli. Otelin yakınında adını da bir Ak Balık yemeğinden alan Bacalao Restoran bu konuda usta. Norveç'e gelmiş olmayı fırsat bilen grubumuzun üyeleri deniz ürünleri sipariş ediyor. Herkes yediğinden çok memnun. Ertesi gün başka bir restoran planlanmış olmasına rağmen tekrar buraya gelmeye karar veriyoruz ve dinlenmek üzere odalarımıza geçiyoruz. Zira hava oldukça kapalı ve kuzey ışıkları görme şansımız imkansıza yakın.


Sabah iyi bir kahvaltının ardından yola koyuluyoruz. Bugünkü rotamız üzerinde Lofoten Adaları'nın en ikonik, en nefes kesici coğrafi güzellikleri, birbirinden şirin balıkçı köyleri ve sanat galerileri var. İlk durağımız adaların en güzel balıkçı kasabalarından Henningsvaer. Yol boyunca manzaraların güzelliği hepimizin ağzını açık bırakıyor ve Djupfjorden'da kısa bir fotoğraf molası veriyoruz.

Henningsvaer'e vardıktan sonra araçlarımızdan inip kasabayı yürüyerek geziyoruz. Lofoten Adaları kişi başına düşen sanatçı oranında dünya zirvesine oynuyor. Burda birçok insan resim, müzik, edebiyat ve heykel ile uğraşıyor. Geri kalanını ise balıkçılar ve turizm ile geçinenler oluşturuyor. Henningsvaer'in diğer özelliği ise müthiş güzellikte bir stadyuma ev sahipliği yapması. UEFA tarafından çekilen reklam filmine ev sahipliği yaptıktan sonra oldukça ünlenen stadyum özellikle drone çekimi yapan kişilerin uğrak noktası. Denizin içine doğru uzanan minik bir kayalık yarımadanın üzerine inşa edilmiş stadyum adeta denizin üzerinde duruyor. Etrafında ise Lofoten Adaları'nın geleneksel geçim kaynağını oluşturan Morina Balığı kurutma iskeleleri yer alıyor. Kayalığın ucunda ise oldukça ilgi çekici bir deniz feneri bulunuyor. Kayalıklar boyunca fenere kadar yürüyüyoruz.

Henningsvaer'den ayrıldıktan sonra Lofoten Adaları'nın bir diğer önemli şehri Leknes'e varıyoruz. Burada bir süre yürüyüşte tüketmek üzere yiyecek, içecek satın alıyoruz. Arabamızın deposunu dolduruyoruz ve Kvalvika Sahili yürüyüşüne başlayacağımız noktaya doğru devam ediyoruz. Yol üzerinde karşılaştığımız manzaralar nedeniyle ortalama hızımız oldukça düşük, molalarımız sık.

Kvalvika yürüyüş rotası Fredvang'ın hemen güneyinde bir noktadan başlayıp Kvalvika sahiline ulaşıyor. Norveç'in en güzel 10 yürüyüş rotasından sayılan bu yürüyüşün zorluk derecesi 1-2 olarak kabul ediliyor. Eskiden rotanın başlangıcında toprak tırmanılırken ve bataklıklar geçilirken şimdi taştan basamaklar yapılmış durumda. Bataklıkların üzerinde ise tahtadan yürüyüş yolları var. Ancak yağmurlu günlerde dikkat etmek gerekiyor çünkü tahtalar yürüyüş botlarına rağmen kaygan olabiliyor. Devamlı ama hafif bir tırmanışla geçen uzun bir yürüyüşten sonra tepe noktasına varıyoruz. Buraya varışımızı kutlayıp biraz dinlendikten sonra 3 saatlik yürüyüşün ardından diğer yerleri de görebilmek adına araçlarımıza dönüyoruz. Lofoten Adaları'nın sonuna doğru yer alan Reine kasabası belki de fotoğraf meraklılarının en tercih ettiği nokta. Burada dağlar denize oldukça dik iniyor ve müthiş manzaralar oluşturuyor. Yol üzerinde "Lofoten Adaları Doğa Heykel Coğrafyası" adı verilen manzaralar insanda şaşkınlık uyandıracak derecede. Reine'de en çok yapılan aktivitelerden biri de Reinebringen adı verilen zirveye tırmanmak ve oradan manzaranın tadını çıkarmak. Özellikle kuzey ışıkları için zirvede çadır kuran fotoğrafçılar enfes kompozisyonlar ortaya çıkarıyor. Reine'de bir süre fotoğraf molası verdikten sonra Nusfjord'a doğru yola koyuluyoruz. Nusfjord Lofoten Adaları'nın en iyi korunmuş balıkçı köylerinden biri ve balıkçılık ticaretinin önemli bir noktası. Balıkçılar sezonluk olarak gelip "rorbu" adı verilen ahşap kulübelerde kalıp Morina avlıyorlar. Artık otel olarak kullanılan kulübeler 19. ve 20. yüzyıllardan kalma.

Nusfjord'da güneş dağların arkasında kaybolmaya başlıyor ve serinlik çöküyor. Batan güneşin yarattığı muhteşem sonbahar manzaralarını seyrederek karanlıkta son durağımıza varıyoruz. Lofoten'in en meşhur ressamlarından biri olan Ola Strand bizim için atölyesini açıyor. İlk resminden bugüne tarz geçişlerini, coğrafyayı algılayış biçimini ve Lofoten sanatçısının kendisini nasıl ifade ettiğini konuşuyoruz. Sonrasında otelimize geçiyoruz.


Otele döner dönmez hızlıca hazırlanıp bir gece önce tekrar gelmeye karar verdiğimiz Bacalao'ya gidip henüz gelmiş yemeklerimiz eşliğinde günü konuşurken ışık aktivitesi aplikasyonlarımızda değişiklikler başlıyor. Birkaç dakika içinde de dışarıdan haber geliyor. Kuzey Işıkları (Aurora Borealis) görülmüş. Bir anda yediklerimizin hiçbir önemi kalmıyor. Hızlıca hesaplar ödeniyor, ceketler yolda giyiliyor. Kentteki ışık kirliliğine rağmen tepemizde kuzey ışıklarını gördükten sonra ne kadar güçlü aktivite olduğunu anlıyoruz ve hemen karanlık bir noktaya doğru arabalara atlıyoruz. Devamlı üzerimizde hareket eden ışıkları 3 farklı yerde durarak hayranlık içinde seyrediyoruz. Her ne kadar hepimiz ışıkların bilimsel açıklamasını bilsek de; insanın bu fenomeni çıplak gözle seyrettiği zaman her türlü mistik hikayeye inanası geliyor.

Eski Norse kayıtlarında kuzey ışıklarının ilk bahsi 1230 yılında geçmesi sizi aldatmasın. Eski Yunan seyyahlarından Pytheas tarafından MÖ 4. yüzyılda tarif edilen kuzey ışıkları Seneca tarafından Latince kitap edilmiş. Norveçli bilim insanı Kristian Birkeland 1908 yılında yayınladığı kitabında ışıkların oluşum sebebinin ilk doğru bilimsel temellerini atmış olmasına rağmen döneminde karşıt fikirlerle karşılaşmış ve teorisi kabul görmemiş. Ancak 1967'de uzaya atılan bir uydudan gelen sonuçlar incelendiğinde Birkeland'ın haklılığı kanıtlanmış. Işıklara doyduktan sonra günün yorgunluğu iyice üzerimize çöküyor. ve otele dönüyoruz.


Son günümüzde erken kalkıp kahvaltımızı yaptıktan sonra Evenes Havalimanı'na doğru yola çıkıyoruz. Buzlu yollar, günün ilk güneş ışıklarında sonbahar renkleri ile parıldayan ağaçları, fiyortlar, göller o sabahtan akılda kalanlar.


464 görüntüleme4 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

4 Comments


volkan-kiran
Nov 09, 2019

Harika bir deneyim, harika bir yazı olmuş. Başarılar dilerim, takipteyim ;)

Like

Semra Ulusoy
Semra Ulusoy
Nov 06, 2019

Bu geziye katılanlardan biri de bendim. Harika bir turdu, unutulmayacak anlar yaşadım. Çağdaş ve Elif’in varlığı her şeyi daha da güzel kıldı.

Geziye katılmayanlara hararetle öneririm. Hiç pişman olmazsınız

Like

Çağdaş Ozan Karabay
Çağdaş Ozan Karabay
Nov 05, 2019

@nozpoyraz bu turun aynısı 4-8 Mart 2020'de. Sende İsviçre referansı var, hiç korkma :) teşekkür ederim!

Like

nozpoyraz
Nov 03, 2019

Su isiklari ilk firsatta gormek istiyorum Cagdas , umarim tum turlarini yuruyebilirim😊 Bol kazanc ve sans diliyorum...

Like
bottom of page